28 Şubat 2022 Pazartesi

ANALİZ: RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI VE ABD STRATEJİSİ ÜZERİNE

 Not: Bu yazı kişisel görüş ve analizleri içermekte olup, hiçbir Kurum, Kişi ya da Kuruluşla bağlantılı değildir...



Biden... ABD'nin seçilmiş en yaşlı başkanlarından biri. Son derece tecrübeli bir siyasetçi. Putin...Rusya'yı dağılmış bir süper güçten tekrar toparlayarak güçlendiren bir lider ve eski KGB ajanı.

Oyunun başladığı yer Afganistan. Bu kanlı satrancı Afganistan'dan başlatırsak durumun çok daha kolay anlaşılacağını düşünüyorum. ABD'nin Afganistan'dan apar topar çıkmasının ve zayıf bir görüntü vermesinin o dönem için ustaca planlanmış bir aldatmaca olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki...

Kanlı satranç oyununda öncelikle Biden piyonlardan sonra atını öne sürer ve Putin atı alır. Kırım'ın ilhakına sesini çıkar(a)mayan AB ve ABD Rusya'yı cesaretlendirir. Zira ABD'nin kurduğu ana stratejik amaçlar: 1)Çin'in yükselişinin durdurulması/dengelenmesi, 2)ABD'nin tekrar tek kutuplu dünyanın liderliğine dönmesi, 3)Rusya'nın güneydeki yayılmacılığının ve askeri gücünün zayıflatılması/durdurulması, 4)Son dönemlerde ABD'ye yüz vermeyen AB'nin tekrar hizaya getirilmesi, NATO'nun güçlendirilmesi.

Bu ana stratejik amaçları gerçekleştirebilmek için gereken hamleler aslında birer birer atılmaya başlandı. Bunlardan ilki biraz önce de bahsettiğim gibi Afganistan hamlesiydi. Burada hem Çin hem de Rusya oldukça şaşırdı. Hatta dünya genelinde bir şaşkınlık oluştu. ABD imajı zarar görmüştü zira. İtibarı çok zedelenmişti.

Satrancın ikinci büyük hamlesine geçiyoruz. Putin hamlesini cesaretle yapar, NATO'nun sınırlarının dibine kadar genişlemesini tehdit olarak gördüğünden açıkça uyarısını yapar. Ukrayna diye bir ülkenin aslında olmadığını, Lenin'in Ukrayna'yı oluşturmakla hata ettiğini, SSCB'nin dağılmasının büyük bir hata olduğunu tüm dünyaya ilan ederek Büyük Rusya İmparatorluğu hayalinin tohumlarını atar. Ruslarla kardeş olan bir komşu halkı aşağılaması tepki çeker ve imajını zedeler. Bu uzun nutukların ardından ilk iş olarak Doğu Ukrayna'daki ayrılıkçıların bağımsızlıklarını tanır. Ukrayna'yı çevreleyerek 150.000 askerini sınıra yığar. Tabi öncesinde NATO içerisindeki çatlaklardan oldukça faydalanır. Suriye, Libya ve Afrika'ya yoğun müdahaleler yaparak, özel stratejik ilişkiler kurar. En önemlisi ülkemizle birçok stratejik ilişki kurar. Enerji, doğal gaz, tarım, buğday, turizm, S-400 ve Akkuyu Nükleer Santrali. Bu ilişkiler sayesinde sıcak denizlere rahat iner, Akdeniz'de üs kurar. ABD ve AB'nin ülkemize karşı negatif bakışı ve ikiyüzlü YPG desteğini de kullanarak, ülkemize kısmi destek verir, Suriye operasyonlarımıza sınırlı tepki vererek, sesini çıkarmaz. Evet şimdi gelelim satrancın karşı oyuncusuna.

Biden hamlesini yapar, filini karşı tarafa yedirir. Putin'in Ukrayna'yı kesinlikle işgal edeceğini defalarca dile getirerek, soru işaretleri uyandırır. Putin aksini iddia etse de Biden oldukça emin konuşarak, tarih bile verir. Ve gerçekten de Putin fili yiyerek, dünya için beklenmedik bir anda saldırıya geçer. Şok bir saldırı ile Ukrayna'nın kolayca düşeceğini hesaplamaktadır ama yanılır. 

Bugün kuşatmanın 4.günü ve Ukrayna hala direniyor. Medya ve Ukrayna kaynaklarına göre Rusya'nın 4300'ü geçen asker kaybı ve yüzlerce askeri araç ve uçak zayiatı var. Bu kayıplar 10 yılı aşan Suriye savaşındaki toplam kayıplardan bile daha fazla. Ukrayna'nın beklenmedik direnişi ve cesareti Putin'i sersemletir. Aslında Ukrayna da boş durmamış ve bu işgale hazırlanmıştır. Ciddi silah yığınağı, elektronik harp hazırlığı, ABD'nin istihbarat desteği ve Bayraktar TB2 gibi önemli avantajlar ve en önemlisi Zelensky gibi medyatik ve cesaret figürü (!) bir liderle savaşa hazırlanmıştır. Zelensky'nin ülkesini terk etmemesi halkını daha da cesaretlendirmiş ve direniş ruhunu ateşlemiştir. Basın çok iyi kullanılmıştır bu kaosta zira.

Putin'in fütursuzca saldırması, sivil kıyımlarına başlaması, Ukrayna'ya her taraftan ağır silahlarla hedef gözetmeksizin saldırması tüm dünyada şok etkisi yaratır ve beklenen tepkiler aşamalı da olsa gelmeye başlar.

Öncelikle ekonomik yaptırımlar gelir, hava sahaları Rusya'ya kapatılır, siyasi-diplomatik ilişkiler askıya alınır. Küresel firmalar bile yatırımlarını dondurur ve tüm dünya Rusya'yı adeta tecrit eder. Hatta SWIFT sisteminden çıkarma da gündeme gelir. Rusya saldırılarını durdurmazsa belki de hafta içinde SWIFT kozu da gerçekleşebilir.

Putin SWIFT sisteminden çıkarılmanın SAVAŞ ilanı olacağını açıkça deklare eder. Ülkesindeki protestolar, azalan kamuoyu desteği, acılı asker annelerinin çocuklarını sorması ve dünyanın her yerinde Putin'e karşı nefret dilinin oluşması, Putin'i tam anlamıyla köşeye sıkıştırır ve var gücüyle saldırmaya devam eder. Bu yoğun ve acımasız saldırıyla Ukrayna'yı alsa bile, dünya kamuoyunda kapanmaz bir yara açmıştır artık. Yani Biden hamlesini yapar ve Putin'in vezirini yiyerek şah-mat çeker...

Eminim bunların hiçbirisini hesap etmemişti Putin. Binlerce insanın bir hiç uğruna öldüğü/öldürüldüğü bu kanlı satranç savaşında sanırım yapacağı hamle kalmadı. Bundan sonraki hamle satranç tahtasını fırlatıp en kötüsünü yapmak için son bir tehdit kozunu kullanmak sanırım. Yani nükleer silah!...Bu da Biden'ın da dediği gibi 3.Dünya Savaşı oluyor zaten. Dünyanın sonuna hiç bu kadar yaklaşmamıştık daha önce. Nasıl bir dönem, nasıl bir gelecek bekliyor acaba bizleri? 

Bu aşamayı düşünmek bile istemiyor insan. Küba Krizi bile bunun yanında adeta solda sıfır kalıyor. Neyse bu kötü ihtimali bir tarafa bırakarak, bunun olmadığını düşünürsek, kimler kazançlı çıkar bu kanlı satranç oyunundan sizce?

Mevcut gelişmelere bakıldığında en kazançlı ABD çıkıyor. Yazımın başında bahsettiğim stratejik amaçlardan 3.ve 4. ABD lehine sonuçlanıyor. Rusya'nın askeri gücü ve ekonomisi ağır yara alarak felce uğratılıyor. Çin'le arası bozduruluyor. Çin'e bir nevi gözdağı veriliyor. Eğer aynı saldırganlığı yaparsa dünyadan dışlanacağının mesajı veriliyor. Gücü ekonomik genişlemeye dayalı Çin'in bir nevi gözü korkutuluyor. AB ise, ABD'ye ve NATO'ya mecburen yaklaşarak hizaya geliyor. Almanya ve Fransa'nın Rusya yakınlaşması kesilerek Atlantik Paktı'na tekrar güçlü bir şekilde dahil edilmeleri sağlanıyor. AB'nin Rusya'dan boşalacak enerji ihtiyacını ABD kaya gazı ve Ortadoğu gazı ile karşılanmasına yönelik şimdiden çeşitli niyet adımları atılıyor. AB'de kömürün tekrar yükselişine yönelik ilk elden çeşitli açıklamalar geliyor. Örneğin Almanya'nın Rusya'dan gelen kuzey doğal gaz proje hattını dondurması ile beraber kömür ve yenilenebilirlerle ilgili yeni projelere başlayacağını bildirmesi gibi...
Evet bu kanlı satranç oyunundan şimdilik ABD kazançlı çıkmış görünüyor. Peki kaybedenler kimler? Rusya ile beraber maalesef en çok kaybeden Ülkemiz gibi görünüyor. Ciddi bir ekonomik krizin daha da derinleşmesi riski, Rusya ile yapılmış olan büyük hacimli enerji anlaşmalarının tehlikeye girmesi, dünya geneli Rusya'ya karşı uygulanacak yaptırımların arttırılması ve ülkemizden de aynı uygulamaların beklenmesi, tarım sektöründeki karşılıklı ticari alışverişlerin ortadan kalkması ve turizm işbirliğinin belirsizliğe girmesi gibi sayamayacağım kadar çok faktör maalesef bizleri çok derinden etkileyecek görünüyor. 

Tüm bu risklerin bir daha yaşanmaması adına ülkemizin çok ciddi yeni stratejik amaçlar oluşturması gerekiyor. Bunun yegane yolu da enerjide mümkün olduğunca bağımsız ve ülkeler bazında çeşitlendirilmiş portföy, tek ülkeye bağımlılığın kırılması, yerli kaynakların kullanılması, temiz kömür teknolojilerine daha çok önem verilmesi ve savunma sanayiinde olduğu gibi diğer alanlarda da milli projeler geliştirilmesi, tarımda ve ekonomide tam bağımsızlık ve katma değeri yüksek nanoteknolojik ürünler geliştirilmesi sıralanabilir...

Yazımı Cumhuriyet'imizin kurucusu Ulu Önderimiz M.Kemal ATATÜRK'ün sözleriyle bitiriyorum.

“Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.”

"Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin."

"Yurtta barış, dünyada barış..."
 
                                                                                               Dr. Metin AKTAN
                                                                                              27.02.2022 - Ankara